30 Eylül 2013 Pazartesi

UNUTAMAYACAKSINIZ...

Az buçuk perküsyon çalan biri olarak bunu unutmamamız gerektiğini düşünüyorum...
Çoğu bilmez onun Genesis'te baterist olduğunu ve Peter Gabriel gibi bir devle aynı sahnede şakıdıklarını...
O da gerçek bir dev: Phil Collins..
buyrunn...
son veda turu ve Paris...

29 Eylül 2013 Pazar

JUDAS PRIESTTTT TÜRKİYE İÇİN ROCKSSSS....

Gerçek Efsane...Rob Halford vokal, K.K ve Tipton efsanesi gitarlarda, Hill basss, Travis davul...JUDAS PRIEST !!!
 
Hemen her rock programının açılış şarkısı...
bak ne diyor...

ELECTRIC EYE...
Up here in space
I'm looking down on you.
My lasers trace
Everything you do.
You think you've private lives
Think nothing of the kind.
There is no true escape
I'm watching all the time.
I'm made of metal
My circuits gleam.
I am perpetual
I keep the country clean.
I'm elected electric spy
I'm protected electric eye.
Always in focus
You can't feel my stare.
I zoom into you
You don't know I'm there.
I take a pride in probing all your secret moves
My tearless retina takes pictures that can prove.
I'm made of metal
My circuits gleam.
I am perpetual
I keep the country clean.
I'm elected electric spy
I'm protected electric eye.
Electric eye, in the sky
Feel my stare, always there
There's nothing you can do about it.
Develop and expose
I feed upon your every thought
And so my power grows.
I'm made of metal
My circuits gleam.
I am perpetual
I keep the country clean.
I'm elected electric spy
I'm protected electric eye.
I'm elected electric spy

I'm elected. Protected. Detective. Electric eye.

DİNLERSEN EĞER...CANINA OKUR...

Dinlersen eğer...iyi dinlersen...bir çok şeye anlam katma uğraşından kurtulacaksın...
soru sormaktan, 
cevap aramaktan...
eğer dinlersen...
1980'de David Lynch 'The Elephant Man' ile kullanmaya başlamış, 2001'de Jeunet 'Amelie''de vazgeçememiş...
ve daha onlarca niceleri...
eğer dinlersen Samuel Barber'ın Adagio'sunu...



 
 

ANTİ-KOÇ DİYALOGLARI...

HATIRALAR...
 
-bu sana ne söylüyor??

- kim o? nerede, ne söylüyor?

-anda ne söylüyor?

-anda kim ya…

-o an ki;  hissimizi senle paylaşıp gözgöze geldiğimiz yer yani…

-anladım

-evet ne söylüyor

-ne söylüyor?

-hayır ben soruyorum size…egrimıntı hatırlatırım…

-evet

-biz anlaşamayacağız gibi

-evet…



-bi eksperimente müsaade var mı?

-müsaade senin ben zaten kalkıyodum



-Elinin titrediğini ve poponun oynadığını görüyorum

-iyi orada kal…



- ne hissetiğini paylaşır mısın?

- mümkün değil..

-öyle mi niye?

-beraberce üzülürüz onun için…



- kıpraşıyorsun ve terliyorsun..

- evet çişimi tutamadım çünkü…ne zamandır anlatmaya çalışıyorum, siz hep o hareketlerime garip isimler veriyodunuz; ekşınlı mekşınlı ben de kaçırdım gari...



- intervenşın yapmamı ister misin??

- evet yapın lütfen onu… o herneyse 2 doz yaparsanız acı bitsin...



-kılojıra geçiyorum: şimdi biz ne konuştuk burada şimdiye kadar?

- yuh artık... onu da mı ben söyliycem ?? eee sen napıyosun??



-acı çektiğini görüyorum

-enteresan…,çünkü daha fazla ağlayamıyorum



-mastürbasyon yapmayın !

-efendim??

-klayıntla çalışın demek istiyorum…


-  - çok iyiydin ve çok güçlü bir pırezansın var yalnız iki küçük sorunun var:  1- çok iyi olduğunu sanma,  2- klayıntın 'allah belanızı versin topunuzun' diyerek salonu terk etti...
-  - anladım...



             sahne-2:

- çok iyiydin ve çok güçlü bir pırezansın var yalnız iki küçük sorunun var bir: çok iyi olduğunu sanma ve iki: klayıntın; 'allah belanızı versin topunuzun' diyerek salonu terk etti...

Anladın mı??

- evet

- ne anladın???

-evet..

- ne anladınız diye soruyorum…

- evet

-beyefendi…

-evet…

- Ustaaa, bi bakar mısınız koçiye bir şey oldu galiba…



- Şimdiiii; onu o soktuğun durumdan geri çıkarman gerekiyor

- mümkün değil…

- neden?

- çünkü öncelikle onun ne olduğunu bilmiyorum, bilseydim de so small but so big zaten…



-Bugünü bir cümleyle özetlesen ne derdin?

-Çok para verdim…bir cümleden çok daha fazla konuşmam gerektiğini hissediyorum…



- Diflekşının çok açık görünüyor ama sen hala onu retrofrekşın sandığın için sürekli projekşın yapıyorsun ve level of wörkle yunit of eksperiyensın içiçe ve biz buna paradoksikıl teori of çeynci gerçekleştirdin diyoruz.. Tam bu noktadasın.. Arkadaşım dinliyor musun, napıyorsun bırak telefonu...

- Ailemi arıyorum, bunların hepsini ben yaptımm…benle gurur duyacaklar



- bırak o anda kalsın

- kaldı zaten tipe bak...






- Şimdi o yaptırdığın ona mı hizmet etti sana mı?

- Velev ki ikimize de etti. Niye bu sende rahatsızlık yaratıyor? Keşke sana da etseydi hep beraber faydalanırdık fena mı olurdu?


28 Eylül 2013 Cumartesi

YEMİŞİM KİŞİSEL GELİŞİMİNİ, KOÇUNU, ŞÜREKASINI..

FORMÜL:
Önce kendine doğru soruyu sormayı bileceksin...Hani aslında çok iyi bilip de soramadıklarını...
Cesaretle...
Sonra zaten yıllardır bildiğin ve ödün koptuğu için yapamadığını yapacaksın...
Cevabını vereceksin,
İnsanlara; zaten bildiğin cevaplar için kendine soru sordurmayacaksın..
Sonra da aval aval onların suratına bakıp " doğru vallahi" demeyeceksin,
İnsanları hizaya sokarken, etiği-adaleti-bütün insan olmayı anlatırken, kendi yediğin haltları kendine "etik" diye 'yedirmeyeceksin'...
Cin gibi koç olmadan adam çarpmayacaksın yani...
Yemişim kişisel gelişimini, koçunu, b....., püsürüğünü...
Yeter soytarılık !!!

24 Eylül 2013 Salı

YALNIZLIĞA ÖVGÜ

 











Yalnızlığa Övgü 

Mutluluğun gözü kördür
Yalnızlık sağır,
Ondandır biri tökezleyerek yürür,

Öbürü uykusunda bile bağırır.

Mutluluk yalnız kendisini görür;
Unutur bu yüzden ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler dönsün diye sesini...

Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz.
Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına döner, açan olmaz...

Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var...
Her ikisinin de saksılarında çiçek.
Biri hep başka bir renkle solar,
Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak...

22 Eylül 2013 Pazar

Wojciech Żywny

 

Bu adam benim adam...
Bu adamı arıyordum, nasıl değmiş nasıl dokunmuş diye...
Yıl; 1816
Chopin evde ilk ve tek piyano öğretmeniyle tanışır: Wojciech Zywny...1822 yılında Zywny der ki: ben sana daha birşey öğretemem...
Chopin de der ki; eh, o zaman ben sana öğreteyim...
Şimdiiii...size öyle bir 9 dakika vaat ediyorum ki nocturne komasına gireceksiniz...
Üstelik Chopin'i dinlemeyi en çok ondan sevdiğim büyük adamdan; 
Maurizio Pollini'den...Nocturnes Op.9 no:1-2  daha ne diyeyim...
Bu arada videonun altına Chopin ve benim için bir Chopin kadar değerli Mark Knopfler'ın fotoğraflarını koydum...