23 Nisan 2016 Cumartesi

LANUTİ VAKASI

'...eldivenlerimden birini kaldırarak 'bu nedir?' diye sordum.
'İnceleyebilir miyim?' diye sordu ve eldiveni eline aldı. Geometrik şekilleri inceler gibi incelemeye devam etti. En sonunda; 'kesintisiz bir yüzey' diye açıklamaya başladı. 'Kendi içine kapanan ve eğer bu kelime uygunsa -biraz duraksadı- dışarıya doğru uzanan beş tane kesesi var'.
Dikkatli bir şekilde 'Evet, bunu tarif ettiniz, şimdi ne olduğunu söyleyin' dedim.
'Bir çeşit kaplayıcı mı?' dedi.
'Evet ama neyi kaplıyor?' diye sordum.
Gülerek, 'içinde ne varsa onu' diye cevapladı.
'Pek çok olasılık mevcut. Bozuk para çantası olabilir mesela, çeşitli büyüklükteki bozuk paralar için şey olabilir...'
Bu saçma konuşmaya engel oldum. 'Bildiğiniz bir şeye hiç benzemiyor mu? Vücudunuzun bir parçasını kapladığını düşünebiliyor musunuz?' diye sordum. 
Yüzünde anladığına dair bir belirti yoktu. 
Daha sonra, kazara eldivenleri eline geçirdi ve 'Aman tanrım bunlar eldiven!' dedi. Bu durum Kurt Goldstein'in (meraklısı için Goldstein: Gestalt terapisi öncüsü Fritz Perls ve Abraham Maslow gibi abilerin ilham kaynağı nörolog ve psikiyatristtir) nesneleri ancak kullandığında tanıyabilen 'Lanuti' isimli hastasını hatırlatıyordu...

Yukarıdaki alıntı Prof. Oliver Sacks'ın efsane kitabı 'Karısını Şapka Sanan Adam'dan alıntıdır. Bizzat Prof. Sacks'ın hastası Dr.P ile aralarında geçen gerçek diyalogdur.

Devamen: 
'Luria'nın dediğine göre, Zazetsky (Dr.A.L.Luria, nöropsikolojinin isim babasıdır...Zazetsky de beyninin sol lobunda ur olan hastasıdır) 'lanetlenmiş biri gibi' kaybettiği yeteneklerine kavuşmak için sarsılmaz bir kararlılıkla savaşırken, Dr.P'nin savaşmaması, kaybettiği şeylerin ne olduğundan bihaber olmasıydı'.
Hangi adam daha trajik bir durumdadır ya da hangisi daha lanetlidir? Başına geleni bilen mi bilmeyen mi?'

Acaba Lanuti gibi beyin travması yaşamadan insanları nesne sınıfına sokarak ancak kullandığında tanıyabilen bilinçli Lanutiler var mı ki:) 
Eğer varsa, kullandıkları nesne-insanlardan hangileri daha trajik bir durumdadır ya da hangisi daha lanetlidir? Başına geleni bilen mi bilmeyen mi?'
 
 

21 Nisan 2016 Perşembe

Miskinler Tekkesi

Niye bu kadar çok soru soruyoruz birbirimize?
Niye 'doğru soru' sordukça birbirimize yardım ettiğimizi düşünüyoruz? 
'Kimin için doğruyu' soruyoruz?
Hangi hak ve hadle sorduğumuz sorudan aldığımız veya almadığımız cevaba istinaden jestli, jestsiz, mimikli, mimiksiz, boş/dolu bakarak sessiz kalma hakkını görüyoruz kendimizde?
Niye bu kadar ve birdenbire yardımsever, farkındalıkyaratanperver, soruboğucu ve ruhbükücü olduk?
Beynin; yanlış sanıya sahip olan bir insanı görünce ve dahi onu yanıltınca onu 'daha insan' görüp takdir ettiğini biliyoruz...
Beynin; kendi sorunlarını örtbas edip gömme ve onlarla uğraşmayı erteleme yolunda diğer insanlara yol-yordam-gösterip merhem olmayı kullandığını da...
Buradan yola çıkarak; acaba soru sorarak, insanların 'bizim doğrulara yanılarak, deneyerek' ve belki de sürekli sorguda kalıp mücadele ederek gelmesi beynimizde seratoninle mükafatlandırılıyor mu? 
Yoksa; insanlar bizim doğrulara değil kendi doğrularına mı geliyorlar aslında? Bizim sorduğumuz sorularla kendi doğrularına gelen insanlar yani...
E psikologlar, psikiyatrlar, nöropsikologlar filan ne olacak o zaman? Bu kadar bilim-ilim... 
Yoksa bunların birer yaşam koçuna mı ihtiyaçları var? 
Niye bu kadar çok soru soruyorum ben size ve kendime:))
Niye 'doğru soru' sordukça birbirimize yardım ettiğimizi düşünüyoruz:))
'Kimin için doğruyu' soruyoruz:))
Hangi hak ve hadle sorduğumuz sorudan aldığımız veya almadığımız cevaba istinaden jestli, jestsiz, mimikli, mimiksiz, boş/dolu bakarak sessiz kalma hakkını görüyoruz kendimizde:))
Niye bu kadar ve birdenbire yardımsever, farkındalıkyaratanperver, soruboğucu ve ruhbükücü olduk:))
Miskinler Tekkesi ne tarafta acep?