27 Temmuz 2014 Pazar

SADECE TOHUM...

Bir kaç gündür gazetelere konu olan bu Yoga Academy haberini okuyordum. İddia sahipleri ve suçlamalara muhatap olan kişinin açıklamalarını okudum. Açıklamalar....
Açıklama; bireyin durumu değil kendini açıklamasıdır ya...
Durumu yaratan bireyin açıklaması, satır araları iyi okunurken verilen pozlarla birleştirildiğinde herkese ayrı şeyler söylüyor değil mi? Baştan inandıysak, o yüz bize başka, baştan yargıladıysak başka görünüyor. Tabii konuyla ilgili hiç bilgimiz olmadan ve tamamen bilgi amaçlı okurken bile sözler fotoğrafla birleşme ihtiyacı içinde oluyor... birşeyler arıyoruz...sonuç çıkarma ihtiyacı içindeysek...
Bir de 'kendimizin' içinde bulunduğu an, diğer anı tanımlıyor. Bilhassa bireysel gelişimin değerine inanan, bu uğurda yogalardan, çakralardan, kurslardan, eğitimlerden geçtiysek, habere konu tarafların kullandığı terminoloji nasıl tanıdık geliyor değil mi? 
Biraz ürperiyor hatta ufaktan sorgulamaya bile başlıyor olabiliyoruz...ben neresindeyim? 
Yok canım ne alakam var, tamamen başka şekillerde kendimi gerçekleştiriyorum ben, çok farklı yollardan, çok yaparak, tecrübe ederek geldim....de....kullanılan dil keşke bu kadar tanıdık olmasaydı:))

1996 yılında, İngiltere'de özellikle yetişkin eğitiminde yetişkinlerin hangi sosyal, psikolojik durumlarda öğrenmeye daha açık, kendini yenilemeye daha hevesli, her yeni öğrendiğini hemen o anda içselleştirerek kendine yepyeni bir hayat kurmaya hazır olabileceği üzerine Metropolitan Üniversitesi'nin Warwick ve Newcastle Üniversiteleriyle Cambridge'de sürdürdüğü araştırmalara katılıyordum. Dünyanın dört bir yanından (Yeni Delhi ve Şanghay Üniversitelerinin uhrevi hayata dönük çalışmalarıyla bilinen sosyologları da konuktu) biliminsanları bu çalışmaya destek veriyorlardı. Hayatını tamamen 'bireysel arınma' ve 'diğerkamlığa' adayarak kendini gönüllü olarak bireysel davranış psikolojisine denek olarak sunmuş bir Hintli biliminsanını dinliyorduk: Hiç bir şey anlatmadı...
Sadece gülerek oturuyordu. (Bu arada toplantı tamamen uzun süreli bir bilimsel projenin sonuçlarının değerlendirilmesine yönelik olduğu halde, özellikle A.B.D-Kanada-Avustralyadan bir çok özel şirket çalışanı da üniversite-sanayi diyaloğu kapsamında toplantıya katılmışlardı. O dönem hemen hepsinin elinde bloknotlar sayfalarca not tutup 'bireysel olarak hayat amacını belirleme, kendini gerçekleştirme' konu başlıkları çerçevesinde yakaladıkları biliminsanlarına soru yağdırıyorlardı:)) Tam bağdaştıramıyordum:)) O dönem kavram çağı daha bu kadar patlamamıştı...meğer herkes 10 yıl sonra anlatacağı 'hikayeleri ve öğretileri' için not tutuyormuş:)) Benim sosyal psikoloji olarak dinlediklerim meğer Ferrariyi Satmak için bilgilermiş:)) O da benim eksiğim...)

Herneyse...Hintli biliminsanının tavrından rahatsız olanlar yavaş yavaş salonu terkederken, kendisi mikrofana doğru eğilip biraz da kırık bir ingilizceyle ve benim çözebildiğim kadarıyla ( toplantının notlarından da bir kere daha baktım, ona istinaden...) şunları söyledi:
Bu 15 günlük projeden duyduğunuz, öğrendiğiniz ve anladıklarınız, sadece başkalarının, başkalarına yardım etmek amacıyla ortaya serptikleridir...Yıllarca sürdürdüğümüz ruhani ve bilimsel bilginin sentezidir, tohumdur...Onları toplayıp içinize serpin ki kendi hikayeniz büyüsün. Büyüttüğünüzü insanlığa kendinizi büyütmek için değil, sadece sizde kimyası değişen yeni tohumları 'belki' bir başkasına tohum olur diye yeniden serpin...Buradaki toplanan tohumlardan bugüne kadar sadece 'ekmek' yedik...siz de öyle yapın...

Eeee? Ne bileyim işte oradan buradan derken aklıma geldi...herşeyin bir nedeni yok...şükür ki:))



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder