29 Haziran 2014 Pazar

YAZ...

Niye gerçek dinlenme hasreti yazla bütünleşik? 
Bilmem öyle mi?
Niye yolculuk öncesi herşey kendiliğinden düzgün, mutlu ve beden kendini salmaya hasret ?
Yattığın odanda cam açıkken esen rüzgar tülü havalandırırken, dışarıdan duyduğun çocuk, çekiç, martı, kumru ve seyyarın sesi niye müzik? 
Ayağın çok çabuk ısınan çarşafta serin bir yeri kolaçan edip bulduğunda, yüzüne yayılan mayışıklık, terleyen ensenden yastığı bir öyle bir böyle çevirirken duyduğun şükranlı rahatsızlık...
Yaz; hiçbir şeyi değiştirmiyor aslında... 
Gerçek duygumuzu, hissiyatımızı ve özlemimizi sıkıştırdığımız zaman yaz..sanki...
Yaz aşkı mı? Hayır...o gerçek aşk...sadece eylülden itibaren yapay ve rutin gerçeğimiz olduğundan ona yaz aşkı, buna yaz havası, berikine tatil hali diyoruz.  
Bu şekilde çalışmak insan tabiatına aykırı...sen biliyorsun o şekli...
Yazın her yaptığımız aslolan... gerçek...
Sağ lobun efendi, sol lobun köle olduğunu hatırladığımız nadir anlar yani...
Yaz biterken neye özlem duyuyorsak, neye burkuluyorsak neye aç kalmış olarak yola devam ediyorsak...gerçek ihtiyaç ve gerçeklik o...
Yazı unutma...
Hatta yaz...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder