16 Eylül 2016 Cuma

TERRA INCOGNITA

Elli yılın ne kadarını hatırlayabilirsin ki? 
Üstelik beyin, hatıratının belki de çok önemli bazılarını yeniden kurgulayıp sana gerçekliği farklı farklı sunarken...
Bu konuyla ilgili ciddi ve somut beyin çalışmaları var. Bu aralar bu konuyu okuyup takip ediyorum.
Geçenlerde uçakta durmadan sudoku vb. çözen benim yaşlarda gözüken bir yolcuyla beraber seyahat ediyordum. Parmaklarının çözme isteği ve telaşını farkettim, gözlükleri ve kaşları beynini itip kakıyor gibiydi...
Nedense bu aralar bu yolcular sıkça dikkatimi çekiyor. Belki de çoğalıyorlardır...
Unutacağız, unutuyoruz zaten. 
Galiba önemli olan sonradan onları nasıl tekrar kurgulayacağımızı şu anda bilemememiz. 
Göle attığını sandığın taş, aslında denize attıklarının durgunluğa özlem duymuş yeniden kurgusuysa? Ne çıkar? 
O an o hatıratı bu şekilde yazma isteği hippokampüse nasıl hükmediyor acaba?
Özlemler ve beklenenler (ihtiyaç duyulanlar diyelim) gerçek yaşananları dizayn ediyorsa kaç EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing / Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) gerek bir faniye acaba?
Ya hatırlamaya çalıştıkça beynin çok özel bir bölümü - mesela ismi harlequin olsun, ne de olsa senin gerçeğini sana sadece soytarın söyler:) - 'nasıl isterseniz efendim' diyorsa?
Peki ya gerçekte yaşananlar?
Ben bundan çokça rahatsızlık duyulacağını zannetmiyorum.
Nasıl olsa olması gereken hatırlanacak, olan değil. 
Öyle olmuyor mu zaten?
Önümde sağlıklı olarak hatırlayacağım kaç yıl var bilmiyorum ve bugüne kadar hatırladıklarımın ne kadarı soytarımın kurgusu o da meçhul...
50. yaş itibariyle ileriye dönük düşüncem ise, kırıntısını hatırlayamayacağım kadar uzun bir süre ve milyonlarca metrekarelik bir terra incognita ziyareti...
Soytarımla birlikte...
Beklerim:)

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder