Fotoğrafların, estetik değerleri yok...Hayati değerleri var...
Geçen gün eğitim için Ankarama uçarken, kıymetlimiz-değerlimiz kategorisinden hayatımızda olan Kerim Kitaplı dostumun (ki gerçek ve mutlak bir söz-kelam ve kalem erbabıdır...bloğun ismine bakar mısınız: Herkes Arif ama illa bir Tarif...hemen yana ekledim, okunması elzem...) blog yazmaya başladığı haberiyle içim de hafiften uçuşarak derlendim...
Bu fotoğrafları bu sabah saat 07.45 sularında ard arda çektim, Ankara pusluyken...
Bilen bilir Ankara'nın soğuk pusunu...
Atakule (çocukluğuma 300 metre),
Botanik-Cumhurbaşkanlığı-Park (Eran-Büge-Fun-Kavşit-Demo-Cengo-Selim),
Seymenler-Çankaya İlkokulu-Farabi-Cinnah (Hatayhan-Gökhan-Eloy-Oya-Aylin)
Fotoğraflardaki fluluklar; ben-akan yol-geçen hayat-orada bıraktıklarımın taksiden akseden seremonisi-ruhumun acısı-tamamlayamadıklarım-tamlayamadıklarım-boğazımda düğüm düğümler...
Ankara...
Mutfak penceresinden eksi bilmemkaç derece soğukta seyrettiğim karlı Atakule, votkam, çayım, Antoine de Saint-Exupery'im-Kiss'im...Hissim...
Ne çoğu ne kadar az ve yavaş yaşarken yıllar ne kadar hızlı geçmiş-geçiyor...
Kalbimde ağrısı kalırken, yüzüm inkar ediyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder