Eee işletme, bilim olursa, insan da kaynak olur tabii...
Birçok yazıda değindiğim üzere; işletme bölümü mezunuyum, işletme bilimi değil...
Neyse bizim akademide sürekli tartıştığımız konu değil bu yazının konusu.
İnsan kaynak mıdır değil midir ?
Kaynaktır da nasıl 'kaynak' haline geldi acaba ?
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğrencileri bizden derslerde çok kez şu ifadeyi duyar: 'Emeğin, sermaye karşısındaki en büyük zayıflığı; biriktirilememesidir'...
İnsan emeği; saygıdeğer yaşam çabasını maddi-manevi ayakta tutan emek yani...kalitesi, entelektüel birikimi artar tabii ama zamana yenik düşer...
Haydaa derse girmiş gibi yazmaya başladım...dikkat; hemen terkediyorum üslubu...
Geçtiğimiz hafta sonu Hürriyet İK ekinde 'İyi İK'cı Nasıl Olur' diye bir yazı-röportaj vardı.
Bak şimdi nasıl oluyormuş, noktası virgülüne dokunmadan aktarıyorum:
- Her şeyden önce sağduyulu olur,
- Buna, duygusal zeka, empati, işin içinde olmak ve iyi bir satışçı olmak gibi pek çok özellik eşlik eder...
- Hepsinin temelinde ise insanı sevmek, yapıcı ve uzlaşmacı olmak vardır..
Bir de 'fark yaratan İK'cı formülü' var ki, formülün bileşenleri breh breh...
- Sağduyulu olmak: Bir durumun 360 derece etkilerini görebilmek,
- Sezgisi güçlü olmak: Olabilecekleri tahmin edebilen, bilgi ile duyguyu doğru harmanlayarak gelecek etkilerini öngörebilmk,
- Samimi olmak: Sıcak, pozitif, açık ve yapıcı iletişim kurabilme yeteneğine sahip olmak...
- Unutmayın; ilgilendiğiniz konu 'insan ve içindeki potansiyel'...Ölçümü, değitirilmesi 'çok kolay olmayan' bir 'konu'. Sabır ve kararlılık gerekiyor...
Vs...vs...vs...
Şimdi bebelere masallar kısmından gerçeklere geçersek; ben yukarıdan İK'cıdan çok bir Mevlana, bir Yunus, bir Hacı Bektaşi Veli, ve dahi bir Dalai Lama portresi çıkardım. Siz ne dersiniz acep...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder