1 Aralık 2013 Pazar

KÜNK...

Künk gibiyim...
Cuma günü saat 17.30 gibi derste çok okuyup-çok düşünen öğrencilerden biri dedi bunu bana.
'Hocam, bazen künk gibi oluyorsunuz, anlatırken gözleriniz amfide bir yere takılıyor, kimseyi görüp duymuyorsunuz, farkında mısınız? ' diye sordu...
'Bu bazılarımızı biraz endişendiriyor, çünkü anlatmaya devam ederken bizi farketmiyorsunuz...'
'Peki sonra nasıl geri geliyorum?' diye sordum...
'Aynı şeyi yaparak; yani gözlüğünüzü çıkarıp yüzünüzü ovuşturuyorsunuz' dedi...
Pek de şaşırmadım...
Bu hal hoşuma gidiyor; anlattığımdan kopmadan kendimden kopma durumu:))
Bir kaç parçaya bölünüp, düşündüğüm herkesin anını yaşamaya çalışıyorum, babam gibi...
Referansımı biliyorum da, referansımın durumunu beğenmiyorum...
Şunu anlıyorum: künk gibi olunca kaçıyorum bu diyarlardan. 
Yetişkin olamıyorum o vakit, zaten çoğu kez yetişkinliğe yetişemiyorum, pişemiyorum...
Benim pişmeyle başından beri aram yok, 7 ay bekleyebilmemden zaar...
Ama künk gibi olmak ve bunun tesbiti, kulağıma baharatlı şeyler fısıldıyor.
Jacqueline'nin gözyaşlarını, Jacqueline'nin kendisinin çalışını fısıldıyor mesela...baharatlı ve künk gibi...


 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder