Bugün sabah bir programı izlerken (sessizliğe yeğlerken) katılımcılara kulak kabarttım. Kendine emek vermiş, Türk eğitim sisteminden azami fayda çıkartmaya çalışmış (uzak yoldan gelmiş yani, yorgun...) bireyler kendini anlatmaya kıvranıyor...
Zorundalar; çünkü hiç emeksiz, fark yaratmak için soytarılığa evrilmiş, tuhaf bireylerle dolu (evlerdeki televizyonların ve piyasanın zaten tam da bunu aradığı) bir ortamda nasıl idame ettirecekler hayatlarını? Biraz dingin, biraz sessiz kalmanın, kendini bilmenin, 'renksiz, ışığı yok, enerjisi düşük, potansiyeli yok, çakra kapalı vb' değerlendirildiği bir gündemde herkes kıvranıyor kendini anlatmaya. Berikiyse o işin uzmanı: yeni ve bilinmedik kavramlarla, lehçelerle, şortkatlarla, jest ve mimiklerle ve manyakça özgür giyim tarzıyla !! konuşmaya başlayınca, emek verdiği halde tüm bunlara çook uzak kalan, haliyle yavan kalıyor. Piyasa da yavanı öğütüyor...
Eh o vakıt hep beraber kıvranmaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Tuğcu romanı gibi oldu: Kıvrananlar !!!
Bu paragrafa ve bana uygun olduğunu düşündüğüm Susan Cain'in içedönüklükle ilgili TED konuşmasını da iliştiriveriyorum. (Füsun arkadaşımızın vişneçekirdeği blogundan esinlenerek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder