Rüyada üryandım. Edward Elgar çalıyordu radyoda. Yanımdan sadece mor
parkları ve sis farları açık gayet
parlak kırmızı bir şahin geçiyordu ki Köszen’in tokmağı indi beynime: Ceddin
Deden Neslin Baban…
Çocukluğumun mehteranı mı diye perdeye uzanıp açtığımda Jung’u
gördüm, pis pis sırıtıyordu: ‘arketip düşmanı bir tipsin’ diye bağırdı…‘Temel
aritmetik, trigonemetri, felsefe, mantık müfredatlardan kaldırılıyor bu yıl.
Bunun için dersler öğlen bitecek. Okullar liselileri erkenden salacaklar oraya
buraya…senin kız liseli değil mi? Nhıahhahaahaha…..diye kahkalar atarken
yüzü Herman Hesse’e dönüştü ve fısıldayarak: ‘yetmez ama evet’ dedi…
İzmir yanıyordu…
'Daha da sıcak olacak, hatta 2030 da konyadan sonra ilk çöl burası
olacak' dedi Madmax… gördüm poşu takıyordu. Sepetinde yemiş vardı. Bunu yiyip
üstüne su içmeyesin sakın dedim.
‘Halk nerede?’ diye sordum?
'Otobüsleriyle avemelerde yaşıyorlar
artık, sen niye dışarıdasın, salak mısın? dedi. ‘Sen hangi halkı sormuştun’
dedi sonra…
Kaç tane var? diye sordum…
'Yürü git kırarım ağzını burnunu dalga mı geçiyorsun lan’dedi.
Arabasının sadece park ve sis farları açıktı. Mordu. ‘Hatasız Kul Olmaz’
çalıyordu.
‘Olimposta taş toplayacağım işim var denize gireceğim’ dedim. Döndüm
gidiyordum ki, enseme demir gibi bir tokat yedim.
Baktım, Zeus’tu.
‘Gerizekalı bak bakalım deniz kaldı mı dedi’. ‘En son deniz Göcek’te
kaldı. Oraya da disneylanddaki oyuncakları tek tek sayabilenleri alıyorlar‘ dedi.
‘Hem de hangi oyuncağa hangi boydaki çocuklar binebiliyor onu da bilecen’ dedi.
Bir de…
‘Bir de kimleri alıyorlar oraya ulu Zeus? diye atıldım…ama o :
Şşşşş ses etme Robert Plant Türkan Şoray kipriği yapıyor, çok
yaşlandı elleri titriyor şaşırtma’ dedi.
‘Bize ne oldu böyle, burası hala Türkiye değil mi? ben neredeyim
yahu? Alt tarafı rüya değil mi bu? Uyanacağım nasıl olsa derken Donald Trump eliyle sandalyeyi gösterdi, ‘otur’! dedi. ‘İki
çift laf edelim, birazdan gelirler lafı da ağzımıza tıkarlar’ dedi.
Kim ki onlar? Diye sordum.
‘Kim Khi Klan’ ve Victoria’nın
Sikrıtları’ dedi.
‘Ben başkan olmuştum ama tam mazbatayı alırken biri vıcık vıcık zeytinyağlı
elleriyle kıspetimin taa içlerinden tutup ‘ben sana aşığım al beni dedi. Bu
kadar kısmetsizlik olur mu derken gözgöze geldik, fena değildi, olur mu olur
dedim kalktık geldik. Lakin ‘Hilary’nin iki koca almasından sonra işler değişti. Hilary Kalesi oldu. Kocaları ejderha çıktı. Ağzımıza sı…ı.
Al götür bunları buradan, bunları bizim başımıza hep siz sardınız’ dedi.
Bu Türkler bu işi çözer mi sence? diye sordu.
Bu Türkler dediğin biz mi oluyoruz ya amca? dedim.
‘Bırak bu bilmez pozları. Sen de onlardansın değil mi? dedi.
‘Onlar kim ki’ diye sorarken ‘Kim Khi Klux Klannnnn hahahahahahahahah’
diye çığlık çığlığa martılara karıştı. İçimden bir ses ‘sakın simit atma
atmaaa’ diye beni dürttü. Dürttükçe dürttü…kolum morarırken serin denizde
dalgaların içinde 48 plaka bir şahin gördüm. Sadece parkları ve sis farları
açıktı…Müslüm çalıyordu bangır bangır…Hangimiz Sevmedik ki?....çarptı…beraber
batarken arka camında nakış gibi işlenmiş beyaz bir şekil gördüm.
‘Haroşa’
dedi…bir terslik oldu…düze çıkar mı bilemem....nasıl olsa batıyoruz, keyfini çıkar' dedi...